1 Aralık 2016 Perşembe

Ahmet Bey'in Ceketi







Kul Ahmet
 Zamanında sabahları erken kalkan birileri varmış : Kul Ahmet... Kul Ahmet her sabah erken kalkıp ya nasip dermiş kimseler anlamazmış ya nasip ne demekmiş.   Mahalleli kahvede muhabbet peşindeyken leylekler lak lak edip peynir gemisi yüklerken Kul Ahmet erken yatar sabaha ya kısmet dermiş ama kimseler anlamazmış ya kısmet ne demekmiş.


Meğerse Tüm Keramet Ceketteymiş be Ahmet

O mahallede herkes gömlek giyerken Ahmet ceket giyermiş, konu komşuya dert olmuş Kul Ahmet'in ceketi. Bir gün mahallede bir yoksul ölmüş, üzülmüş mahalleli, ama bir kefen parası bulamamış mahalleli, Kul Ahmet demiş yalan dünya, örtmüş garibin üstünü kaldırmış cenazeyi. Bizim Kul Ahmet oluvermiş birden Ahmet Bey. Ceket de Ahmet Beyin Ceketi... Sonunda herkes anlamış ya nasip ne demek ya kısmet ne demek. Meğerse tüm keramet ''Ceketteymiş'' be Ahmet... 


Demiş Barış Manço.... Yukarda yazan hikaye Barış Manço'nun ''Ahmet Beyin Ceketi'' şarkısının sözlerinden. Her şarkısında bir sosyal mesaj vererek bizi kendimizle baş başa bırakır Barış Manço. Örnek vermek gerekirse aşağıdaki satırlarımda bol bol görebilirsiniz bu mesajları;


Şam ipeğinden urba giysen bile 
Zemzem suyuyla yıkansan bile 


Dünya ahret bir keyif sürmek için 
Mutlak dökmeli helal alın teri 

                                      (Kazma 1983)



Yaz dostum garipleri giydir ipek şal ile
Yaz dostum kimse göçmez bu dünyadan mal ile
                                     (Sarı Çizmeli Mehmet Ağa 1978)




Leyleğin ömrü iki lak lak 
Değerler oldu tepetaklak
                                    (Müsadenizle Çocuklar 1995)




Topraktan geldi insan 

Yine toprağa dönecek 
İki lokma ekmek için 
Ömür boyu dövüşecek 

                                                               (Yol 1995)
Bunlar ve bunlar gibi nice örnekler... Barış Manço günümüzdeki hiç kimsenin birbirini anlamaya bile tahammülü olmadığı bir toplumu görse nasıl bir şarkı yazardı acaba? :) 


Bu seferki yazıma ilham veren Ahmet Bey'in Ceketi şarkısını dinlemek isterseniz diye videosunu üste bırakıyorum umarım seversiniz ya da umarım zaten biliyor ve seviyorsunuzdur :)


Not: Bu seferki yazım her sabah ya nasip deyip erkenden kalkan ceketini giyip, şapkasını takan hayatı boyunca hep çalışmış hala da bizim için uğraşan bizi bugünlere getirmek için her şeyi yapan hala da yapmaya devam eden bizi hep düşünen benim canım olan biricik Ahmet Dedeme hediyem olsun. Dedecim seni çoooook ama çok seviyorum. 




Ahmet Dedem ve ben Aralık 2014 -Atatürk Bulvarı Turgutlu

30 Ekim 2016 Pazar

Çiğdem Talu- Melih Kibar




           Yıl 1975, 25 Mayıs'ı 26 Mayıs'a bağlayan gecede, Bebek Sırtları'nda, Cevat Bey Köşk'ünde çok mucizevi bir şey oldu. Çiğdem Talu ve Melih Kibar tanıştı!

          
        O gece Melih Kibar kendi bestelerinden birini, Cevat Bey Köşkü'ndeki piyanoda çaldı, Çiğdem Talu da ertesi gün bu besteye söz yazdı ve bizim Erol Evgin'nden dinlediğimiz ''İşte Öyle Bir Şey'' şarkısı çıktı ortaya. Ve böylece, Çiğdem Talu-Melih Kibar oldular. Öyle oldulardı ki, Melih Kibar'ın bir gemi seyahatindeki fırtına sırasında yaptığı besteye Çiğdem Talu söz yazdı, ve fırtına sırasında bestelendiğini bilmeden şarkının adını ''İçimdeki Fırtına'' koydu. Bu müthiş iş birliğinden neler çıkmadı ki: ''Sevdan Olmasa'', ''Bir de Bana Sor'', ''Söyle Canım'', ''Bunlarda Geçer'', ''Her Şey Seninle Güzel'', gibi çoğu Erol Evgin klasikleri olan tam 270 şarkı...




               Tüm bunlar olurken zirvede tek olan ikili arasındaki bağ daha da kuvvetlendi çünkü; aşık oldular! İkilinin eseri olan, Zerrin Özer'in sesinden dinlediğimiz şu şarkının sözleri her şeyi anlatmaya yetti de arttı bile. ''Her şey seninle güzel bu yolda yürümek bile, yalnız içtiğim su değil aldığım nefes bile''   Aşk aşktı ve aşk başlamıştı.





                Övgüler almaları, yaptıkları şarkıların haftalarca listelerin bir numarasından inmemesi, sokaklarda yürüyemez hale gelmeleri, Çiğdem Talu'nun, Melih Kibar'dan 12 yaş büyük olduğu için ''genç sevgili'' dedikodularının çıkmasına engel olamadı maalesef. Melih Kibar'ın anlatımıyla; aralarında konuşup aşk denen şeyi güzel kılıflara sarıp, yüklüğün üzerine kaldırıp, çok iyi iki dost olarak beraber müzik yapmaya devam ettiler.  1980 yılında, tam 400 kez perde açan Haldun Dormen'in yazıp yönettiği, oyuncuları arasında Erol Evgin, Adile Naşit, Nevra Serezli, Ayşen Gruda gibi isimlerin olduğu ''Hisseli Harikalar Kumpanyası'' müzikali için şarkılar yaptılar. Müzikalin açılış şarkısının söz ve müziği yine Çiğdem Talu- Melih Kibar'a aitti. ''Hisseli Harikalar Kumpanyası Açıyor Perdesini Açıyor Harikalar Dünyası Bu Canım Herkese Neşe Saçıyor!'' 
Müzikalin en güzel şarkılarından olan ''Hep Böyle Kal'' da aynı yıl Altın Plak kazandı.








                ''Sen başkalarına benzeme sakın hep böyle kal, hep cana yakın..''bir tutam veda içeren bu sözler bir şeylerin habercisiydi aslında; Çiğdem Talu hastaydı. Kanser olmustu, tedavi için İngiltere'ye gitti. Hastalık sürecinde çok fazla görüşmediler, ne gariptir ki Melih Kibar'ın Çiğdem Talu'yu en son gördüğü tarih; tanıştıkları tarih ile aynı ''25 Mayıs 1983''. Ve ne acıdır ki 3 gün sonra da Çiğdem Talu hayata gözlerini yumdu. Melih Kibar 'ın ''Çiğdem Talu Melih Kibar bir tesadüf değildir.'' dediği 8 sene 3 günlük yol arkadaşlığı, 28 Mayıs 1983 günü sona erdi.







                        Çiğdem Talu ile çalışmalarının dışında aynı zamanda Çoban Yıldızı, Bitirimler Sınıfı, Hababam Sınıfı, Aile Şerefi, Bizim Aile, Gülen Gözler, Neşeli Günler gibi her duyduğumuzda mutlu olduğumuz, çok sevdiğimiz birçok filmin müziğinin bestekarı olan Melih Kibar, artık daha az çalar oldu, 2000 yılının sonunda,Çiğdem Talu için ''Sessiz Veda'' bestesini yaptı. Ve takvimler 7 Nisan 2005'i gösterdiğinde o da aramızdan ayrıldı.






               Size benim için çok özel olan, hikayelerini okuduğumda, eserlerini dinlediğimde hep etkilendiğim iki insanın hikayesini anlatmaya çalıştım, ama daha onlar hakkında anlatmak istediğim o kadar çok şey var ki, hangisinden başlasam diye düşünmekten bir türlü yazamıyorum. 

           Yarın 31 Ekim 2016 yani, Çiğdem Talu'nun doğum günü, iyi ki doğdun Işık Lisesi İngilizce Öğretmeni, iyi ki doğdun Recaizade Mahmut Ekrem'in torunu. İyi ki doğdun Çiğdem Talu. İyi ki vardınız, varsınız Çiğdem Talu-Melih Kibar.


           



NOT: 1975 yılında Türkiye ilk kez Eurovision Şarkı Yarışmasına katılmaya karar verdi. Türkiye'yi temsil edecek şarkıyı belirlemek için seçmeler yapıldı. Seçmelerin sinyal müziğini, ''Çoban Yıldızı'nı'' Melih Kibar yaptı. Çiğdem Talu bu besteyi dinledikten sonra Melih Kibar ile tanışmayı çok istedi yani Çoban Yıldızı, aynı zamanda bu ikiliyi bir araya getirdi. İşte 1975 Eurovision Şarkı Yarışması Seçmeleri Sinyal Müziği Çoban Yıldızı :

                         
      Çoban Yıldızı




                                                             Her Şey Seninle Güzel





                                                           Melih Kibar - Sessiz Veda 












            

17 Ekim 2016 Pazartesi

Hababam Sınıfı Tatilde

                   



           Başın öne eğilmesin, aldırma gönül aldırma...
           Belki her zaman dinlediğimiz bir şarkı değil ama çaldığı zaman da garip bir şekilde ezbere söylüyoruz ; ''Ağladığın duyulmasıııııın aldırmaaaaa gönül aldırmaaaa'' diyerek içimizden devam ettiriyoruz bu şarkıyı. Bu şarkı nerden mi geldi aklıma?  Tabiki ''Hababam Sınıfı Tatilde'' filminden.!
                  
              1977'de Ertem Eğilmez serinin 4.filmi olan Hababam Sınıfı Tatilde'yi çeker.
Kemal Sunal'ın Hababam Sınıfı serisinde oynadığı son film olma özelliğini taşıyan eser, aynı zamanda da Hababam Sınıfına ilk defa kız öğrencilerin geldiği film olma özelliğini taşır. Sınıfa yeni gelen 4 kız öğrenci arasında Ayşen Gruda da vardır. Serinin ilk filminde de Özel Çamlıca Lisesi ve Kız Lisesi arasındaki, az daha yangın çıkartan bilgi yarışmasını sunan kişi yine Ayşen Gruda'ydı ama biz, hababam sevdalıları, aynı kişiyi aynı seride, farklı rollerde görmeyi yadırgamadık tabiki, çünkü filmi çok seviyoruz ne de olsa hababam güm güm güm ! :)

            Kahramanlarımızın, yeni kız öğrenciler karşısındaki heyecanı, kızların bütün erkeklere aynı yer ve saatte randevu vermesiyle sona erer. :) Filmde Badi Ekrem'i izci kampına gitmekle kandırıp maça kaçan Hababam, yakalanınca ceza olarak gerçekten kampa gitmek zorunda kalır. İnek Şaban'ın oymakbaşı seçildiği kampı ziyaret eden Mahmut Hoca,''Kamptan ders çıkardınız mı ey sınıf ?'' diye sorduğunda Tulum Hayri'den ''Ders okulda olur hocam!'' cevabını alınca burası da bir okuldur der.  İnek Şaban da ''Böyle okul mu olur hoca?'' deyince, o meşhur sözlerini söyler öğrencilerine:''Okul sadece dört yanı duvarla çevrili, tepesinde dam olan yer değildir. Okul her yerdir. Sırasında bir orman, sırasında dağ başı. Öğrenimin, bilginin var olduğu her yer okuldur.

                Kamp biter, sınıf okula döner. Döner dönmesine ama lisenin paragöz müdürü okulu satmaya karar vermiştir ne yazık ki. Mahmut Hoca'nın kalbi,tembel de olsalar,sorumsuz da olsalar kıyamayıp evlatları gibi gördüğü öğrencilerinin kış gününde sokakta, okulsuz kalmalarına dayanamaz ve kriz geçirir. Mahmut Hoca hastanedeyken Hababam, her bir köşesinde binlerce anısının olduğu okulunu, Edip Akbayram'dan Aldırma Gönül şarkısı eşliğinde boşaltır. Ama Hababam da olsa Mahmut Hoca'nın öğrencileridir onlar, pes etmezler ''Kurşun ata ata biter yollar gide gide biter aldırma gönül aldırma..'' diyerek sınıflarını sırasında bir orman, sırasında bir dağ başı olan kamp alanına taşırlar ve başlarlar  burda derslere. Mahmut Hoca da iyileşir, ama bırakmaz bu işin peşini bulur okulu satın almak isteyen kişiyi. Hayat bu..  O kişi de Mahmut Hoca'nın Sivas Lisesi'nden öğrencisi 317 Şeref çıkıverir.  317 Şeref gerçekten de şerefli bir insan çıkar, geri verir okulu ve mutlu son, Hababam geri döner okuluna.  :)

              İşte Aldırma Gönül'den buralara geldik yine, bugün herkes bir magazin kanalında sunuculuk yapan kadının Kürk Mantolu Madonna romanının konusunun şarkıcı Madonna olduğunu sanmasını konuştu, sosyal medya adeta yıkıldı. Kürk Mantolu Madonna'nın yazarı Sabahattin Ali'dir. Aynı zamanda bizim Hababam Sınıfı'nda Edip Akbayram'ın sesinden dinleyerek içlendiğimiz Aldırma Gönül şarkısının sözleri de Sabahattin Ali'ye aittir. O zaman kitabı okumadım demek yerine evet okudum çok güzel kitap şarkıcı Madonna'nın hayatını anlatıyor diyerek özgüveni ile bizleri hayrete düşüren saygıdeğer magazinciye aldırma gönül demekten başka elimden bir şey gelmiyor maalesef.. Aldırmayın efendim siz de aldırmayın...
Not: filmin linkini aşağıya bırakıyorum, küçükken Edip Akbayram'ı ''edi pakbayram'' sananlara selam olsun :)

https://www.youtube.com/watch?v=3Y8nUzSbTrE
















12 Ekim 2016 Çarşamba

Gülen Gözler









       
Sizin araba kullanmakla aranız nasıl bilmiyorum ama benim iyi diyelim iyi olsun bari diyebileceğim kadar kötü. :)

Olmadık yerde lastiğe çivi girmesi ,uzunların açık kalması, geri geri park edememe gibi günlük hayatın içinden ama bana çok teorik gelen bu durumlarla başa çıkmaya çalışarak araba kullanıyorum. Genelde arabayla ilgili anlamadığım bir durum olduğunda sinirlerim bozulur, ne olduğunu anlamaya çalışırım, anlamayınca yine sinirlerim bozulur! Geçtiğimiz günlerde babam beni aradı ve arabamın kilometresinin dolduğunu ve servise bırakmam gerektiğini söyledi ben de servise gerek yok ben şimdi arabayla biraz  geri geri giderim ve arabanın kilometresini düşürürüm dedim. Babam bu lafıma çok güldü tabiki, ama arabayla geri geri gidince kilometresinin düştüğünü nerden bildiğimi sormadı. Ben söyleyeyim nereden bildiğimi; ''Gülen Gözler'' filminden!

           Yeşilçamın başyapıtlarından, benim her izlediğimde güldüğüm, içimi ısıtan sımsıcak bir filmdir Gülen Gözler. Filmin bir sahnesinde zengin oğlan Temel rolündeki Mahmut Hekimoğlu, babasından gizli arabayı aldığı belli olmasın diye günün sonunda İstanbulu geri geri turlayarak kilometreyi düşürür ama sevgilisi İsmet'in yani Müjde Ar'ın geri geri gitmekten tersi döner :)

         Film Münir Özkul ile Adile Naşit'in yani Yaşar Usta ile Nezaket Hanımın kızlarının sevdiği çocuklarla evlenmek için verdiği zorlu ama bir o kadar da komik mücadeleler üzerine kuruludur. Öyle ki, Münir Özkul Müjde Ar'ı sevdiği çocuğa vermeyince, Müjde Ar kendini bir gün boyunca elbise dolabında saklar ve günün sonunda Münir Özkul'u ikna etmeyi başarır :)

      İkna etme yöntemi çok basit, belki de şimdiki zamanda işe yaramaz da olsa filmde zengin oğlan Temel, sevdiği kız için babasının ona vaat ettiği serveti elinin tersiyle iter. Bu erdemli davranışın günümüzde pek geçerliliği olduğunu söyleyemem tıpkı dolaba saklanarak bir şeyleri halledemediğimiz gibi. Paradan kolay kolay vazgeçemediğimiz bir zamanda yaşıyoruz zira televizyondaki diziler bile aile servetinden mahrum kalmamak için istemediği halde aile dostunun kötü ama zengin kızıyla evlenen jönlerle dolu, anlayacağınız, şimdilerin esas güzel ve iyi kalpli kızlarına yine hüsran yine hüsran!! Neyse filme geri dönecek olursam Yaşar Usta'nın kızlarından Itır Esen de dahil bir şekilde sevdiği kimyager çocukla evlenmeyi başarır da Ayşen Gruda ve Şener Şen'in yani Fikret ve Vecihi'nin işi en zorudur aslında. Vecihi neler yapmaz ki Fikret ile evlenebilmek için; hiç birinde başarılı olamaz ama en sonunda eve uçakla girer ve kapar Ayşen Gruda'ı babasından. Filmin belki de en şanssız, en istenmeyen damadı ama en tatlısı olan Şener Şen'in hayat verdiği Vecihi karakteri, adını Kurtuluş Savaş'ımızın ilk uçuşunu yapan aynı zamanda da İzmir'deki ilk Türk uçağını yapan kişi olan Vecihi Hürkuş'tan alır.

             Vecihi Hürkuş, aynı zamanda da ilk Türk kadın pilotumuz Bedriye Gökmen Bacı'yı yetiştiren kişidir. Vecihi Hürkuş ile ilgili bu kadar bilgiyi filmden öğrenmedim tabiki o kadar da değil. :) Bunları Sunay Akın'ın Ay Hırsızı kitabında okumuştum. Ama yine de bir şey fark ettim eski filmler deyip gülerek izlediğimiz filmlerde aslında neler saklı aslında içleri ne kadar da dolu. Böyle bir filmi bize kazandırdığı için yönetmen Ertem Eğilmez'i de anmadan geçemeyeceğim çünkü okulumuzun yakınındaki kafeteryalarda saatlerce langırt oynayan birçok okuldaşım, ''langırt makinasını'' Türkiye'ye ilk getiren kişinin Ertem Eğilmez olduğunu bilmiyorlar, bilselerdi daha farklı oynarlardı bence :)

Evet ben araba kilometresinden langırt makinasına geldiğim yazımı burda sonlandırıyorum ,bir dahaki yazımda acaba hangi Türk filmini anlatsam ve konuyu hangi alakasız yerden hangi alakasız yere bağlasam diye düşünmek üzere aranızdan ayrılıyorum, ayrılırken de filmin linkini ve benim en sevdiği sahneyi aşağıya bırakıveriyorum,

Herkese iyi seyirler. :)

https://www.youtube.com/watch?v=gkvdYmkczPY